“Demokrasinin kalesi” olduğu iddiasında olan Avrupa Birliği üyesi bazı ülkeler ve “AB’den daha da demokratik olduğu” iddiasında olan İsviçre gibi bazı AB üyesi olmayan Avrupa ülkeleri maalesef Türkiye’deki referanduma yönelik “anti-demokratik” müdahaleleri ile “demokrasi” alanında çok kötü bir sınav verdiler.

Kendi ülkelerinde “Avrupa’yi tekrardan Hitler ve Mussolini karanlığına çekmek” isteyen “ırkçı”, “faşist” ve “yabancı düşmanı” parti ve gruplara yönelik olarak bile demokrasi adına her türlü demokratik özgürlükleri sunarak “çok demokratik” olduklarını iddia eden bu ülkeler “Türkiye’de referandum” söz konusu olduğunda demokrasiyi “rafa kaldırdılar”.

 

“Irkçı”, “faşist” ve “yabancı düşmanı” parti ve grupların propaganda toplantılarını ve mitinglerini yasaklamayan ve engellemeyen bu ülkeler Türkiye’de referandum için “evet oyu verin” propagandası yapanları engellemek için her şeyi yaptılar. “Avrupa’da “islam düşmanlığı”, müslüman ve Türk düşmanlığı” yaparken aslında “insanlığa düşman” olan parti ve gruplar etkinlik yaparken sadece polisiye önlem alan ülkeler “Türkiye’nin yeni bir anayasaya kavuşmasını” isteyenlerin en demokratik hakkı olan “gösteri etkinliklerini” engellemek amacıyla bu insanların üstüne polis köpeklerini saldırttılar.

“Irkçı, faşit ve yabancı düşmanı” parti ve gruplara “serbest” olan her şey “ülkelerinde daha demokratik bir anayasa olsun” isteyen Avrupalı Türklere “yasaklandı”.

PKK terör örgütü mensupları Frankfurt, Brüksel ya da Amsterdam gibi Avrupa kentlerinde mitingler düzenleyip “Türkiye’de daha demokratik bir anayasaya Hayır oyu verin” kampanyası yapma özgürlüğünü sonuna kadar kullandılar. PKK paçavraları, onbinlerce insanı katleden teröristlerin resimlerini taşımaları ve hatta Suriye’de bir terör örgütünün eli kanlı liderinin serbestçe gelip konuşmalar yapması Avrupa’nın “terörü lanetleyen” ülkelerini hiç rahatsız etmedi. “Türkiye’de referandumda Hayır oyu” propagandası yapmaları onların her türlü demokratik özgürlüğün tadına varmaları için yeterli neden oldu! “Terör örgütü üyelerine ve destekçilerine” “serbest” olan her şey onlarca yıldır Avrupa’da huzur içinde yaşamakta olan yaşadıkları ülkeyle kaynaşmış Avrupalı Türklere “yasaklandı”.

“Daha fazla demokrasiden” korkan ve “daha demokratik bir Türkiye istemeyen” PKK ve Fettullahçı FETÖ terör örgütü temsilcileri serbestçe “Hayır propagandası” yaparken NATO üyesi ve AB’ye üye adayı bir ülke olan Türkiye’nin bakanlarının toplantılarda konuşmalar yapması engellendi. Bir bakanın uçağına iniş izni vermeyen ve bir başka bakanı sınır dışı etmek gibi çok çirkin bir uygulamayı gerçekleştiren Hollanda ise bu “her türlü diplomatik kuralı çiğneyen anti-demokratik” uygulamaları ile Avrupa’nın “Kuzey Koresi” rolünü üstlendi.

Sadece “Evet” propagandası yapmasın diye Türkiye’nin bakanlarını engelleyen Avrupa ülkelerinde “Hayır” propagandası yapan “PKK, PYD ve Fettullahçı FETÖ” terör örgütleri mensupları serbeste dolaşım haklarını sorunsuz kullandılar.

Almanya’da, Avusturya’da ya da Fransa’da örneğin Marsilya’da PKK’lı teröristler Türkiye vatandaşlarını “Hayır oyu vermezseniz sonunuz kötü olur” şeklinde tehdit ederken hiç yakalanma endişesine sahip değillerdi.

İsviçre’de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı “bir silahlı saldırının hedefi olması” için teşvik eden pankart açanlara İsviçre polisi hiç bir tepki vermedi. Ama buna karşın onlarca yıldır İsviçre’ye büyük katkılarda bulunan İsviçreli Türklerin “daha demokratik bir Türkiye için Yeni Anayasaya Evet” toplantıları engellendi.

Bu mu “örnek demokrasi”?

Avrupalı dostlarım hiç kusuruma bakmasın! Demokrasi dersinden “sınıfta kaldılar”.
Sonra da Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “niçin çok sert konuşuyor” diyorlar!

Siz Avrupalı Türklerin en demokratik “toplantı yapma” hakkını yasaklayın, en büyük ekonomik pazarlarınızdan biri olan Türkiye’nin bakanlarına iniş izni vermeyin, NATO’da ikinci büyük orduya sahip “partneriniz” ülke olan Türkiye’nin bir bakanını sınır dışı edin, DAEŞ terör örgütüne karşı mücadelede en fazla mücadeleyi veren ve Suriye’yi DAEŞ’ten temizleyerek Avrupa’yı rahatlatan Türkiye’nin vatandaşlarının “yeni Anayasaya evet” toplantılarını yasaklayın, üç milyondan fazla Suriyeli sığınmacıyı ülkesinde barındırarak Avrupa’nın “soluk almasını” sağlayan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a “düşmanlık” yapanları teşvik ederek destekleyin, 15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye’de kanlı bir darbe teşebbüsünde bulunan Fettullahçı terör örgütü FETÖ’yü destekleyin ve teröristlere sığınma hakkı verin, onbinlerce insanı katleden PKK terör örgütü mensupları ülkelerinizde serbestçe örgütlenip faaliyet göstersin, ve tüm bunlar yetmiyormuş gibi Türkiye’de 16 Nisan 2017 tarihinde gerçekleşecek olan Anayasa Referandumunu manipüle etmeye çalışın sonra da Recep Tayyip Erdoğan” niçin sert konuşuyor” diye sorun!

Ne bekiyordunuz? Türkiye’nin Cumhurbaşkanı başka nasıl konuşsun? Kendisiyle yüzbinlerce insanın ve Türkiye genelinde milyonların katıldığı mitingleri izliyorum. Ayrıca kendim bir çok kentte toplantılara konuşmacı olarak katılıyorum. Maalesef şu sıralar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları “AB’nin adını bile duymak” istemiyorlar.

AB’ye, Almanya’ya, Belçika’ya, Avusturya’ya, İsviçre’ye ve özellikle Hollanda’ya çok ama çok kızgınlar. Eğer amaç bu ise başarıldı: “Türkiye insanı artık AB’ye inanmıyor! Çok yazık. Oysa Türkiye hala “AB üyeliği stratejisine sadık” bir ülke. Ama ülkenin vatandaşları istemezse hükümeti ne yapabilir?

Avrupalı Türkler dün akşam saatlerinde referandum için son oylarını verdiler. Tüm engellemelere ve tehditlere rağmen yurtdışından referanduma katılım 1,403 milyon oldu. 16 Nisan 2017 tarihine kadar kadar gümrüklerde kullanılacak oyla toplam 1,45 milyon katılım bekleniyor.

İşte Avrupalı Türklerin tüm Avrupa’ya “demokrasi dersi”. Nerdeyse 1,5 milyon seçmen “Türkiye’de demokrasiye sahip çıktı”. Tüm “yasaklar” ve “engellemeler” onları daha çok motive etti. 16 Nisan akşamı eminim bu oyların en az yüzde yetmişi “Evet” oyları olacak. Dilerim Avrupa “mesajı” almıştır.