KÜRESEL TİCARET VE REKABET

Her sene olduğu gibi bu sene de Genel Başkanlığını Celal TOPRAK’ın yaptığı EGD (Ekonomi Gazetecileri Derneği )’ nin düzenlediği ve  “Türkiye’ nin Davos” u olarak adlandırılan KARTEPE EKONOMİ ZİRVESİ’ nin 12.si; Adil ÜSTÜNDAĞ’’ ın evsahibliğinde The Green Park Kartepe Otelinde 9-10 Nisan 2016 tarihlerinde düzenlendi.

Celal TOPRAK’ ın Açılış Konuşmasından sonra her sene olduğu gibi TOBB ( Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ) Başkanı Rifat HİSARCIKLIOĞLU 2016 Yılında “Dünya’da ve Türkiye’de Ekonominin Görünümü” ne ilişkin sunumuna başladı. (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, risklere değil fırsatlara odaklanılması ve olumlu düşünülmesi gerektiği belirterek, “Türkiye 2015’te yüzde 4, krizden sonraki 2008-2015 döneminde ortalama yüzde 3,4 büyüdü. Bu yıl yüzde 4’ün üzerinde, yüzde 5’e yakın bir ortalama yakalayacağımızı düşünüyorum” dedi.

Kısa bir süre önce açıklanan Türkiye’nin 2015 büyüme verilerine değinen Hisarcıklıoğlu, 2016’nın kolay bir yıl olmayacağını, gelişmekte olan ( eski tabiriyle AGÜ – Az Gelişmiş Ülkeler ) ülkelerdeki ekonomik sıkıntıların devam ettiğini, Türkiye’nin en uzun sınır hattını bulunduğu Suriye’de son 70 yılın en kanlı çatışmalarının sürdüğünü, Azerbaycan – Ermenistan, Rusya – Ukrayna çatışmaları’ nın  ve Türkiye’ de ki anarşik olayların devam ettiğini söyledi.

Kötümserliğin bulaşıcı olduğunu ve salgın hastalık haline getirilmemesi gerektiğini dile getiren Hisarcıklıoğlu, “Türkiye zor bir coğrafyada ve zor bir dönemden geçiyor. Böyle dönemlerde ülkenin meselelerini daha orta vadeli bir perspektiften bakmanın daha sağlıklı olacağını düşünüyorum. Hadiselere ‘zoom’ yapmak yerine genel trendlere bakmak daha faydalı. Tek tek ağaçlar yerine ormanın tümüne bakmalıyız. Bugünlerde tam da böyle bir dönemdeyiz. 2016 kolay bir yıl olmayacak. Ancak yarın neyi daha iyi yapabileceğimize, risklere değil fırsatlara odaklanmalıyız. Fırsatlara odaklanırsak başarırız” diye konuştu.

Hisarcıklıoğlu, dünya ekonomisine dair pek çok rakam olduğunu, kendisinin özel sektörün başkanı olarak sık sık iş makineleri satış rakamlarını incelediğini kaydederek, bu rakamların dünyadaki altyapı yatırımlarının durumunu gösterdiğini anlattı.

İş makinelerinde Dünya çapında başı çeken şirketin Caterpillar olduğunu anımsatan Hisarcıklıoğlu, bu firmanın satışlarında son 3 yıldır gerileme yaşandığını dile getirdi. İş makinelerinin “Alt-Yapı” nın ölçütü olduğunu, iş makineleri satışında görülen düşmenin de Küresel olarak  “Alt-Yapı” yatırımlarında azalma olduğu anlamına geldiğini, Karl Marx’ ın tabiriyle “Alt-Yap” ı olmadan “Üst-Yapı” nın olamayacağını böylece küresel ekonominin durakladığını hatta zaman zaman da gerilediğini ifade etti.

Hisarcıklıoğlu, 21’inci asırda son 20 yıldır ilk defa 2015’te gelişmiş ülkelerin büyüme hızının Çin ve Hindistan hariç tutarsak gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerinin ( eski AGÜ’ ler )  üzerine çıktığını ifade ederek, “Fakirin zengine yaklaşmasını engelleyen durum. Küresel gelir eşitsizliğini azaltmak için gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelerden daha hızlı büyümesine ihtiyaç var. Yoksa fakir ülkelerle-zengin ülkeler arasında makas açılır. Bu da dünyada barış ve istikrarı bozar. Hisarcıklıoğlu, “KÜRESEL KRİZ” gelişmekte olan ülkeleri gelişmiş ülkelerden her zaman daha fazla çok etkilediğinin görüldüğünü belirterek, gelişmiş ülkelerin 2005-2007 büyüme hızının yüzde 2,7 iken son 3 yılda bu hızın yüzde 1,6 ya düştüğünü bildirdi. Aynı dönemde gelişen ülkelerin büyüme hızının ise yüzde 7,9’dan yüzde 4,7’e düştüğünü ifade ederek, küresel krizin gelişmekte olan ülkeleri daha fazla etkilediğini, belirtilen dönemde büyüme farkının gelişmekte olan ülkelerde daha yüksek olduğunu söyledi. “KÜRESEL TİCARET” teki büyümenin 2008 Küresel Krizinin sonrasında halen % 3 oranında olduğunu, bu rakamın Kriz öncesi % 5 in üzerinde olduğunu ve hala 2008 Dünya Finansal Krizinden sonra küresel ekonominin toparlanamadığını belirtti. Bununla birlikte son 1 ayda Dünya çapında gelişmekte olan ülkelere bir sıcak para girişi’ nin de görüldüğünü ekledi. Devamla, bizim için iyi olan başka bir hususun  petrol fiyatlarında  yüzde 18’lik düşme öngörülmesidir dedi. Ayrıca AVRO bazlı faizlerde sıfıra doğru gidişin görüldüğünü ifade ederek, avro bölgesinde bankaların kredi hacminin uzun dönem sonra artmaya başladığını ve bunun güzel bir gelişme olduğunu bildirdi.

Hisarcıklıoğlu, Son dönemde gelişmekte olan ülkelere sıcak para girişinin nedeni;  FED’ in faiz artışını yavaşlatması, Avrupa Merkez Bankasının faizi sıfıra yakınlaştırmasıdır. Gelişmekte olan ülkelere 37 milyar dolar sıcak para girdi. Bunun 1 milyar doları ülkemize dışarıdan geldi.” ifadelerini kullandı.

Hisarcıklıoğlu, 2016 yılı için Türkiye ekonomisine bakıldığında risklerin de fırsatların da görüldüğünü belirterek, “Risklerimizin herkesin bildiği gibi coğrafyamızdaki karışıklık, terör olayları, FED kaynaklı belirsizlik, petrol ihraç eden ülkelerin alım gücünün zayıflaması ve özel sektörün borçluluk oranının yüksekliği” diye konuştu.

Türkiye’nin fırsatlarına işaret eden Hisarcıklıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Hükümet eylem planına odaklandı. Geçen hafta son 3 ayda gerçekleşen reformlar açıklandı. Başbakanımız bu işi sıkı tutuyor. AB sürecinin canlanması, petrol ve doğalgaz fiyatlarının düşmesiyle azalan enerji maliyetleri, kamu disiplininin sürmesi bizim için büyük fırsat. Özel sektör borcuna karşılık risk yönetiminde tecrübelendi. Reel sektör olarak söylüyorum; odaklanmamız gereken riskler değil fırsatlar. Kötümser baktığınızda etrafınızdaki herkes negatif enerji alıyor ve herkes olumsuz bakıyor. Fırsatlara odaklanmıyoruz. Türkiye yüzde 4’lük büyüme yakaladı. Dünya ortalaması yüzde 3,1. Gelişen ülkeler ortalaması yüzde 4. Bu yıl yüzde 4’ün üzerinde bir büyüme bekliyorum. Krizden sonra 2008-2015 döneminde büyümede yüzde 3,4 ortalama yakaladık. Bu yıl yüzde 4’ün üzerinde, yüzde 5’e yakın bir ortalama yakalayacağımızı düşünüyorum.” dedi.

Hisarcıklıoğlu, büyümede sektörel katkılara da yoğunlaşılmasının önemine değinerek, genel olarak yüzde 4 büyümenin tartışıldığını, sektörel olarak bakıldığında % 4 ten daha yüksek büyüme rakamını yakalayan sektörlere odaklanılması gerektiğini vurguladı.

Geçen yıl 2014’e göre

1) Finans sektöründe yüzde 10

2) Tarım’ da yüzde 7,6

3) Turizm’de yüzde 4,6

4) Eğitim’ de yüzde 5,4’lük  büyüme yakalandığı bilgisini veren Hisarcıklıoğlu,

 Sanayi’  nin Türkiye ortalamasının altında yüzde 3,8 büyüdüğünü aktardı.

Hisarcıklıoğlu, yüzde 4’lük büyümenin 3,7’sinin  iç tüketimden geldiğini kaydederek, yatırımların katkısının yüzde 0,9, ihracatın katkısının yüzde -0,3 olduğunu, başarılı bir büyüme için bu 3 kalemin dengede olması gerektiğini vurguladı. Ayrıca geçen sene görülen “İktisadi Büyüme” nin ÖZEL SEKTÖR’ e dayalı bir büyüme olduğunu bunun da çok sevindirici bir husus olduğunu ekledi.

Özel sektör makine teçhizat yatırımlarının azaldığını bunu tehlikeli bulduklarını, buna karşılık vergi oranları düşünce Kayıt Dışı Ekonomi’ nin kontrol altına girdiğini bunun da çok olumlu olduğunu belirtti.

Hisarcıklıoğlu, geçen yıl iş gücü piyasasına 892 bin kişinin katıldığından bahsederek, “2015’te 688 bin kişi işe başlamış. Bunun 611 bini özel sektör. Kamu kaynaklı istihdam ise 77 bin. Bu çok olumlu bir gelişme. Ayrıca kayıt dışılık azalıyor, özel sektör kayıt altına giriyor. İstihdam hizmetler sektöründe rekor düzeyde 658 bin artmış. En üzüldüğümüz yer sanayi, artış 16 bin. İnşaatta 2 bin, tarımda 13 bin istihdam artışı var.” ifadelerini kullandı.

Kamu bütçesinin çok iyi yönetildiğini dile getiren Hisarcıklıoğlu, bu alanda Avrupa Birliğinin 28 ülkesinin 22’sinden iyi konumda olduklarını, 2015’te bir önceki yıla göre bütçe gelirinin yüzde 14, bütçe giderinin ise yüzde 13 arttığını anlattı. Hisarcıklıoğlu, “Burada faiz giderleri ne kadar artarsa bize vergi olarak dönüyor. Bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 1,2. Bu bütçenin iyi yönetildiğini gösteriyor.” değerlendirmesinde bulundu.

Hisarcıklıoğlu, 2014-2015 mukayesesi yapıldığında cari açıkta iyileşmenin görüldüğünü belirterek, toplam cari açığın 44 milyar dolardan 32 milyar dolara düştüğünü aktardı. 2016’da 35 milyar dolar cari açık beklediklerini ifade eden Hisarcıklıoğlu, kamunun 5 milyar dolar, mali sektörün 108 milyar dolar, reel sektörün 59 milyar dolar vadesi gelen kredi ödemesi bulunduğunu, bunların toplamının 207 milyar dolar tuttuğunu bildirdi. Reel sektörün aldığı borcu yatırımlarda kullandığını bildiren Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin geleceğine yatırım yaptığını ve borçların ödenmesinde sıkıntı yaşanacağını düşünmediğini aktardı.

Hisarcıklıoğlu; “Harvard Üniversitesi  ‘Türkiye kendi liginde yani yıllık kişi başı gayri safi milli geliri 7500 Dolar-12500 Dolar arası olan ülkeler içinde 2020 yılına kadar dünyanın en hızlı büyüyen ikinci ülkesi olacak’ diyor. Uluslararası Para Fonu IMF ise öngörüsünde Türkiye iktisadi büyümede 13′ üncü ülke olacak diyor.
Eğer içimize kapanıp kavga edersek IMF’ nin, içimize kapanmayıp “ÜRETİM” e odaklanırsak Harvard’ın tahmini tutar. Harvard potansiyele bakıyor. Türkiye’de bu potansiyel var. Ne olur kavga etmeyelim, geleceğimize odaklanalım. Harvard senin benim hatırıma potansiyelimizin olduğunu söylemiyor diye ifade etti.
Dış piyasalara açılma ve ihracatla birlikte büyüme Anadolu’ya da yayıldı diye ekledi.

TOBB Başkanı;  ödenmeyen çeklerde hapis cezasının kalktığını anımsatarak,  Gümrük ve Ticaret Bakanlığı,  Adalet Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığı ile gerekli görüşmelerin tamamlandığını ve 1 Ocak 2017’de çeklerin  Barkod’ lu olacağını, üzerinde bulunacak‘Çek Endeksi’ ne göre çekin güvenli olup olmadığının anlaşılacağını bunun dünyada bir ilk uygulama olacağını böylece çek sahteciliğinin de biteceğini ve karşılıksız çek sorununun ortadan kalkacağını söyledi.

Reel sektöre ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Hisarcıklıoğlu, 2015 yılında TL bazında;

1) Karşılıksız çeklerde % 37

2) Sorunlu kredilerde yüzde 31

3) Protestolu senetlerde % 23

artış yaşandığını söyleyerek, bunun çok kötü bir gösterge olduğunu ve piyasada “PARA” nın dönmediğini ve likidite darlığının olduğunun göstergesi olduğunu söyledi.

Kapanan şirketlerin kurulan şirketlere oranının 2015’te en düşük seviyeye gerilediğini bildiren Hisarcıklıoğlu, şöyle devam etti: Bu oran yüzde 18’lere düştü. Yani kurulan her 100 şirket karşılığında 18 şirket kapanmış. Eskiden bu rakam 24’tü hatta 36’lara kadar çıkmıştı. Cumhuriyet tarihinde 1 milyon 164 bin şirket kurmuşuz. AŞ ve LTD olarak, şahıs değil. Şirketlerin 5 yıl hayatta kalma oranı yüzde 67,5, 10 yıl hayatta kalma oranı yüzde 42,6, 20 yıl hayatta kalma oranı yüzde 35,8. Bu oranlar İngiltere, ABD gibi Anglo-Sakson hukukunun olduğu ülkelere göre çok yüksek. Anglo-Sakson ülkelerdeki şirketlerin kapanma hızı bizden hızlı. Şirketleri yaşatıyoruz ama büyütmekte sıkıntı çekiyoruz. Şirketlerimizi nasıl büyüteceğimizi öğrenmeliyiz. Dedi.

Zenginleşmenin 3 anahtarına değinen Hisarcıklıoğlu bunların;

1) GİRİŞİMCİLİK.

TOBB Başkanı özellikle kadın ve genç girişimciliğinin bu konuda büyük önem arz ettiğini, OECD ülkeleri arasında 2014’te kadınların çalışma hayatında yer alma endeksinde sondan üçüncü olduklarını ancak buna rağmen güzel gelişmeler yaşandığını, bu konuda atılan tohumların tuttuğunu kaydederek, 2015’te kadınların kurduğu şirket sayısında müthiş bir artış görüldüğünü bildirdi. Kadın girişimcilere pozitif ayrımcılık yapılması çağrısında bulunan Hisarcıklıoğlu, “Genç kızlarımızı girişimciliğe heveslendirirsek Türkiye o zaman kazanır.” dedi.

2) İNOVASYON.

Hisarcıklıoğlu, zenginleşmenin ikinci anahtarının “inovasyon” olduğunu belirterek, küresel inovasyonda Türkiye’nin daha üst sıraları hedeflemesini ve daha fazla odaklanılması gerektiğinin altını çizdi. Türkiye’ nin “Küresel İnovasyon” sıralamasında 140 ülke arasında 74. sıradayken TÜBİTAK Teşvikleri sayesinde 58. sıraya yükseldiğini bunun da çok olumlu bir gelişme olduğunu ifade etti. Dünyanın paylaşım yani ortaklık ekonomisine doğru gittiğini, eski köye yeni adet getirenin kazandığını, paylaşım ekonomisinin en güzel noktalarından bir tanesinin de bu durum olduğunu bildiren Hisarcıklıoğlu, “Mesela UBER’ in bir tane taksisi yok ancak en büyük taksi şirketi. Facebook dünyanın en büyük sosyal medya şirketi ama bir tane içerik üretmiyor. Yemek Sepeti hiç yemek yapmıyor ama en büyük restoran, Alibaba dünyanın en büyük perakende mağazası ancak 1 tane bile stok bulundurmuyor” ifadelerini kullandı.

3) MARKALAŞMA.

Zenginleşmenin diğer bir anahtarının da “Markalaşma” ve “Tasarım” olduğunu dile getiren Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin 1 kilogram ürün ihracatının ortalama değerinin 1,6 dolar olduğunu söyledi. Hisarcıklıoğlu, “Bu rakam tasarımlı ürünlerde 2,5 dolara, markalı ürünlerde 4,7 dolara, patentli ürünlerde ise 6 dolara yükseliyor” dedi. Kamu alımlarında Türkiye’de üretilen ürün yüzde 15 pahalı da olsa onun tercih edilmesine ilişkin desteğin açıklanmasından sonra yerli ürün alımının arttığını dile getiren Hisarcıklıoğlu, “Bu destekle birlikte kamunun satın aldığı yerli malların oranı son 6 ayda yüzde 10’dan yüzde 30’a çıktı” diye konuştu. Hisarcıklıoğlu, böyle durumlarda kamu kurumlarının yerli malı almasının zorunlu olduğu bilgisini vererek, bunun daha da duyurulması gerektiğini vurguladı.

Yerli Malı Belgesi” ni TOBB’ un verdiğini hatırlatan Hisarcıklıoğlu, 71 ilde 4 bin 736 yerli malı belgesi verdiklerini, bunun 3 bin 135’inin geçen yıl, 1601’inin 2016’nın ilk çeyreğinde verildiğini aktardı.

Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’ne (CERN) katkı vermeye başladığını ifade ederek, şu değerlendirmelerde bulundu: “Bu çok önemli, yıllardır takip etiğimiz işti. CERN’ in irtibat ofisini TOBB merkezinde açtık. Dünyada ne kadar belge varsa var hepsi hikaye. Sen şirket olarak ‘Ben CERN’ e bunu yaptım’ diyorsan başka bir şeye gerek yok. Türk firmalarının CERN mal ve hizmet alım ihalelerine girmelerini kolaylaştırıyoruz. 14 Nisan’da ikinci toplantıyı yapacağız. 879 milyon dolarlık 2 dev projenin tanıtımını yapacağız. Ankara OSTİM’ de bir şirket CERN’ in kalite ve standardında ürün yapabiliyor.” diye ifade etti. Hisarcıklıoğlu, Üniversiteler ile İş Dünyasını buluşturmak istediklerini, her ilde bir tane Akademik Danışmangörevlendirdiklerini belirterek, böylece yerel kalkınmada ortak akıl, ortak istişare mekanizması kurmaya başladıklarını bildirdi.

Mecidiyeköy’de yaşanan asansör kazasından ciddi ders aldıklarını, “Mesleki Yeterlilik ve Belgelendirme Merkezleri” ni kurduklarını anlatan Hisarcıklıoğlu, Artık ‘Ben her işi yaparım’ anlayışı bitecek. Mesleki Yeterlilik Belgesi olmayan işçiler 48 tehlikeli sektörde Hazirandan sonra kesinlikle çalışamayacak. Bundan sonra inşaata adam aldınız hem sıvacı, hem duvarcı, hem betoncu, hem kaynakçı olup her şeyi yapmayacak, sadece kendiUZMAN olduğu işi yapacak” dedi. Hisarcıklıoğlu, asansör bakım ve onarımcısı, duvarcı, sıvacı, betoncu, metal saç işlemecisi gibi farklı alanlarda uluslararası geçerliliği de olan ULUSLARARASI KURULUŞLARCA AKREDİTE  “Sertifika” vereceklerini  aktardı.

Hisarcıklıoğlu, artık Türkiye’nin iç göçle başlayan “Verimlilik” artışının ve “Büyüme”sürecinin sonuna geldiğini belirterek, şu anda Almanya ile aynı şehirleşme oranını yakaladıklarını, artık iç göç ve şehirleşme ile büyümenin dışında bir şeylerin yapılması gerektiğini dile getirdi. Hisarcıklıoğlu, Anadolu’nun yeni yıldızlarının ortaya çıktığını belirterek, İzmir, Bursa, Adana, Mersin, Konya, Kayseri ve Gaziantep’i örnek gösterdi, ISO-500 listesindeki şirketlerin dağılımının Anadolu lehine değiştiğini, 1997-2014 yılları arasında ISO-1000 listesinde İstanbul şirketlerinin sayısının 105 eksildiğini söyledi.

DÜNYA’ DA İKTİSADİ GELİŞMİŞLİK DÜZEYİ’ nin;

1)     İŞ YAPMA KOLAYLIĞI ENDEKSİ

2)     REKABETÇİLİK ENDEKSİ

3)     İNOVASYON ENDEKSİ

4)     EĞİTİM KALİTESİ ENDEKSİ

5)     İNSANİ GELİŞMİŞLİK ENDEKSİ

Endeksleri ile tespit edildiğini, bu endekslere göre Türkiye’nin Dünya’nın 18. büyük ekonomisi olduğunu, geleceğe yönelik iyileşme belirtileri olduğunu, ancak hedefin ilk 10 ülke arasına girmek olması gerektiğini belirtti. Kişi başına düşen milli gelirde 2001’den sonra 2008’e kadar güzel bir ivme yakalandığını, ancak ondan sonra dalgalı bir seyir izlediklerini dile getiren Hisarcıklıoğlu, dünyanın en büyük 18’inci ekonomisi olmaya devam ettiklerini, bunu korumanın güzel olduğunu ancak daha da ileriye gidilmesi gerektiğini vurguladı.

Hisarcıklıoğlu, rekabetçilikteinovasyonda, iş yapma kolaylığında iyileşme bulunduğunu, ancak bu alanlardaki dünya sıralamalarında daha yukarılara çıkmaları gerektiğini ifade ederek, ihracatta ileri teknolojik ürünlerin payının sadece yüzde 5 olduğunu, OECD ortalaması olan yüzde 19’un altında kaldığını anlattı.

Yüksek teknoloji ihracatında 2000-2014 döneminde Hindistan’ın 2 milyar dolardan 17 milyar dolara, Çin’in 42 milyar dolardan 580 milyar dolara, Polonya’nın 1 milyar dolardan 12 milyar dolara çıktığından bahseden Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin ise sadece 2 milyar dolardan 3 milyar dolara çıkabildiğinin, bu işe odaklanarak daha yüksek artış sağlanabileceğinin altını çizdi. Hisarcıklıoğlu, ISO-500 listesinde yüksek teknoloji üreten firma sayısının sadece 12 olduğuna dikkati çekti.

Sanayide geleceğin 3 temel teknoloji etrafında şekilleneceğine değinen Hisarcıklıoğlu, bunların:

1)     Biyoteknoloji

2)     Nanoteknoloji

3)     Bilgi-İletişim Teknolojisi olduğunu bildirdi.

Hisarcıklıoğlu, Türkiye’deki KOBİ’lerin bulut teknoloji kullanma oranının çok düşük olduğunun altını çizerek, “E-ticarette bütün dünya ayağının ucuna geliyor. Türkiye’de e-ticaret kanallarını kullanan şirketlerin oranı OECD ortalamasının çok gerisinde. Bunu bütün dünya kullanıyor biz neden kullanmıyoruz. E-ticaret ile bütün dünyaya mal satabiliyorsunuz. Neden kullanmıyoruz” diye konuştu..

Doğu ve Güneydoğu’da şu anda bir istikrarsızlık olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, Güneydoğu’daki odalar ile batıdaki odaları bir araya getirerek “Kardeş Odalar” projesini başlattıklarını dile getirdi. Hisarcıklıoğlu, “Bu odalar birbirlerinin potansiyelini keşfedip pazar oluyorlar. Bingöl ile Afyon odaları kardeş. Birbirlerinin tecrübesini tamamlayan pazarlar.” diye konuştu. Terörün bütün dünyada yaşanabildiğine değinen Hisarcıklıoğlu, vicdani noktada nerede olursa olsun yaşanan hiçbir terör olayına taviz verilmemesi, Brüksel’de patlayan bombaya kendileri ne kadar üzülüyorsa oradakilerin de Ankara’dakine o kadar üzülmesi gerektiğini söyleyerek sözlerini tamamladı.

TOBB Başkanı Sayın Rifat HİSARCIKLIOĞLU’ nun konuşmasından ve EGD üyesi gazetecilerin sorularına verdiği cevaplardan çıkardığım sonuçlar çerçevesinde KÜRESEL TİCARET Hacmimizi ve ULUSLARARASI REKABET Gücümüzü artırmak için 2 öneride bulunmak istiyorum.

1)     Rekabet Kurumu’ nun yapısının değiştirilerek halk arasında “Teşvikler” olarak da adlandırılan Bölgesel ve Sektörel “DEVLET YARDIMLARI” nı da kapsayacak şekilde REKABET, DIŞ TİCARET VE DEVLET YARDIMLARI İZLEME VE DENETLEME KURUMU haline getirilmelidir. Bu Kurum Dış Ticaret, Serbest Rekabet ve Teşvikler konusunda sadece özdenetim yapmayacak ayrıca AB ve BM İhtisas Kurumlarına “AKREDİTE” SERTİFİKASYON verilmesi fonksiyonunu da görecektir. Bu sayede sadece bu uluslararası sertifikaya sahip olan uzmanlar “Rekabet”, “Regülasyon”, “Devlet Yardımları” ve “Uluslararası Ticaret” konularında çalışabileceklerdir. Böylece yurtdışında sosyoloji veya antropoloji okuyup, İstanbul’ da lüks ofisler kurarak kendilerini Rekabet Hukuku Profesörü olarak lanse edip, Kurul Üyelerinin ortağı, Kurumda görevli bayan uzmanların da kız arkadaşı olduğu yalanı ile içerden parayla satın aldığı resmi dökümanları milyonlarca dolara haklarında rekabet soruşturması yürütülen ve teşvik belgesi talep eden teşebbüslere satarak hem piyasada haksız rekabete yol açan, hem de kamu kaynaklarının istismar edilmesine neden olan hem de dış ticaret hacminin azalmasına yol açan kötü niyetli kişilerin serbest piyasayı ve serbest ticareti bozmasının önüne geçilmiş olacaktır.

2)     Hiçbir Basın Patronu’ nun medya sektörü dışında başka sektörlerle ilgilenememesi için Basın ve Rekabet Kanunlarında gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı, Banka sahiplerinin de gazete ve TV sahipleri ile hiçbir ticari ortaklığa girememeleri için Bankacılık ve Sermaye Piyasaları kanunlarının biran önce değiştirilmesi sağlanmalıdır. Böylece sadece LİBERAL EKONOMİ’ nin kuralları değil LİBERAL SİYASET’ in ve Demokrasinin de şartları yerine getirilerek Türkiye “KÜRESEL PİYASALAR”’ a tam olarak entegre olabilecektir.

Doç. Dr. Uğur ÖZGÖKER

MARMARA GRUBU STRATEJİK VE SOSYAL ARAŞTIRMALAR VAKFI Mütevelli Heyet ve Akademik Konsey Üyesi

AREL ÜNİVERSİTESİ İngilizce Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı ve ARELUSAM-Uluslararası Stratejik Araştırmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdür Yardımcısı

TÜRK-KUZEY KIBRIS TÜRK TİCARET ODASI Yönetim Kurulu Başkanı

KIBRIS KÜLTÜR VE EĞİTİM DERNEĞİ Kurucu Başkanı

KIBRIS AMERİKAN ÜNİVERSİTESİ Mütevelli Heyet Üyesi

TÜRDER – Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Derneği Genel Başkanı

REVAK – Rekabet Vakfı Başkan V.

DMW-ULUSLARARASI DİPLOMATLAR BİRLİĞİ ve TAV-TÜRKİYE AVRUPA VAKFI Yönetim Kurulu Üyesi.

AB ve UNDP Uluslararası Ticaret Danışmanı

EGD – Ekonomi Gazetecileri Derneği Kıbrıs Temsilcisi