Perde Arkasındaki Eller: Ukrayna Savaşı ve Türkiye Üzerindeki Oyunlar

Prof. Dr. Uğur Özgöker, TVNET Haber Merkezi’nde katıldığı programda Rusya-Ukrayna savaşının seyrini değiştiren suikastler ve provokasyonlar üzerine çarpıcı analizlerde bulundu. Özgöker, Rus generallere veya Dugin’in kızı gibi isimlere yönelik saldırıların arkasında sadece Ukrayna’nın olamayacağını savunuyor. Ukrayna’nın bu çapta bir istihbarat ve lojistik güce sahip olmadığına dikkat çeken Özgöker, bu eylemlerin asıl failinin İngiliz istihbaratı ve Trump yönetimiyle çatışan Amerikan derin devleti olduğunu öne sürüyor. Ona göre, bu tür saldırılar Rusya’yı daha da kışkırtarak savaşın uzamasını sağlamak amacıyla organize ediliyor.

Savaşın uzatılmasının ardındaki temel strateji ise sadece Rusya’yı yıpratmak değil, aynı zamanda Türkiye’yi de bu ateş çemberinin içine çekmek. Özgöker, Türkiye’nin her iki ülkeyle olan komşuluk ve ticaret ilişkilerine vurgu yaparak, Ankara’nın izlediği denge politikasının hayati önem taşıdığını belirtiyor. Batılı güçlerin, tıpkı 1991 Körfez Savaşı’nda olduğu gibi bölgeyi karıştırdıktan sonra çekip gidebileceğini, geriye kalan enkazın ve düşmanlıkların ise Türkiye’nin başına kalabileceği uyarısında bulunuyor. Bu nedenle Türkiye’nin tarafsızlığını koruması ve hiçbir şekilde savaşa müdahil olmaması gerektiğini savunuyor.

ABD iç siyasetindeki değişimlerin savaşa etkisi de Özgöker’in gündemindeydi. Biden döneminin aksine, Trump yönetiminin ilgisinin Ortadoğu ve Kafkasya’dan ziyade Pasifik, Latin Amerika ve Kuzey Buz Denizi gibi bölgelere kaydığını ifade ediyor. Trump’ın savaşı bitirme ve Rusya ile anlaşma eğiliminde olduğunu, ancak Amerikan derin devletinin bu süreci sabote etmeye çalıştığını dile getiriyor. Zelenski yönetiminin Batı’dan gelen silah ve para yardımlarıyla savaşı sürdürmeye teşvik edildiğini, ancak bu durumun Ukrayna’yı büyük bir yıkıma sürüklediğini belirtiyor.

Karadeniz’deki güvenlik dengeleri ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi ise konuşmanın en kritik noktalarından biriydi. Özgöker, ABD’nin uzun süredir Karadeniz’e donanma sokmak ve Montrö’yü delmek istediğini hatırlatıyor. Türkiye’ye düşen füzeler veya gemilere yapılan saldırıların, Türkiye’yi “savaş tehdidi” gerekçesiyle Boğazları kapatmaya veya sözleşmeyi esnetmeye zorlamak için kurgulanmış tuzaklar olabileceğine dikkat çekiyor. Montrö’nün Türkiye’nin güvenliği için vazgeçilmez olduğunu vurgulayan Özgöker, bu sözleşmenin değiştirilmesinin Türkiye aleyhine sonuçlar doğuracağını ve I. Dünya Savaşı’ndakine benzer bir felakete yol açabileceğini söylüyor.

Sonuç olarak Özgöker, bölge barışı için savaşın bir an önce sona ermesi gerektiğini ve bunu başarabilecek tek aktörün Türkiye olduğunu ifade ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın arabuluculuk çabalarının önemine değinen profesör, Türkiye’nin provokasyonlara gelmemesi, Montrö rejimini titizlikle koruması ve Batı Avrupa’nın savaşı uzatma ihtiraslarına karşı durması gerektiğinin altını çiziyor. Rusya’nın “artık kabına sığmadığını” ve Baltıklar üzerinden yeni bir gerilimin doğabileceğini belirterek, mevcut krizin diplomatik yollarla çözülmesinin küresel barış için elzem olduğunu vurguluyor.