Prof. Dr. Uğur Özgöker, Orta Doğu’daki son gelişmeleri, özellikle İsrail-Lübnan-Hizbullah hattında artan gerilimi, bölgesel dengeler ve Türkiye’nin pozisyonu açısından değerlendiriyor. Özgöker, İsrail’in kuzeye yönelik olası bir saldırısının sadece Lübnan’ı değil, İran ve Suriye’yi de içine alabilecek geniş bir savaşa dönüşme riski taşıdığını belirtiyor. Bu tür bir çatışmanın ABD ve Rusya’nın dolaylı müdahaleleriyle küresel bir krize evrilebileceğini vurguluyor.

İsrail’in Gazze operasyonlarının beklenen sonucu vermediğini, askeri başarısızlıkların Tel Aviv yönetimini dikkatleri başka yöne çekmeye ittiğini ifade ediyor. Hizbullah’ın yüksek askeri kapasitesi nedeniyle İsrail’in kuzey cephesinde kolay hareket edemediğini, bu nedenle mevcut durumun “hesaplı bir tansiyon politikası” olduğunu söylüyor.

Özgöker, ABD’nin bölgedeki askeri varlığını artırmasının da bu gerginliği tırmandırdığını, Washington’un seçim sürecinde iç politikada İsrail yanlısı bir duruş sergilediğini dile getiriyor. Buna karşın Avrupa Birliği ülkelerinde kamuoyunun giderek Filistin lehine döndüğünü, bu durumun Batı cephesinde fikir ayrılıkları yarattığını belirtiyor.

Türkiye’nin ise diplomatik denge politikasını sürdürdüğünü, ancak hem NATO üyesi olarak Batı’yla hem de bölgedeki Arap ülkeleriyle ilişkilerini dikkatle yönetmesi gerektiğini ifade ediyor. Ankara’nın, olası bir geniş çaplı savaşta arabulucu rolüyle öne çıkabileceğini, bu rolün Türkiye’ye stratejik bir avantaj sağlayabileceğini vurguluyor.

Son olarak Özgöker, enerji güvenliği ve Doğu Akdeniz’deki doğal gaz hatlarının da bu gerilimin arka planında önemli bir etken olduğunu, İsrail-Lübnan hattında yaşanacak bir savaşın sadece askeri değil ekonomik ve enerji jeopolitiği açısından da bölgeyi sarsacağını belirtiyor.