A Haber’de yayınlanan “Melih Altınok ile Sebep Sonuç” programına konuk olan Prof. Dr. Uğur Özgöker, programın ilerleyen dakikalarında gündeme düşen sıcak bir gelişme üzerinden çarpıcı dış politika analizlerinde bulundu. Özellikle Karadeniz üzerinde düşürülen insansız hava aracı (İHA) haberiyle başlayan tartışmada Özgöker, olayların görünen yüzünden çok arka planındaki “büyük satranca” odaklanarak, Batı’nın Türkiye üzerindeki stratejilerini irdeledi.

Prof. Dr. Özgöker, Milli Savunma Bakanlığı’nın Karadeniz’de kaynağı belirsiz bir İHA’yı düşürdüğü haberine ilişkin yaptığı ilk değerlendirmede, olağan şüpheli olarak görülen Rusya’nın aksine, okları Batı’ya çevirdi. Rusya’nın şu aşamada Türkiye ile yeni bir cephe açmak istemeyeceğini belirten Özgöker, bu hamlenin Türkiye’yi savaşın içine çekmek isteyen İngiltere veya Batılı güçlerin bir provokasyonu olabileceğini savundu. Ona göre, Rusya’nın kendi ticaret yollarını riske atacak böyle bir “hata” yapması mantıklı değilken, Batı’nın savaşı uzatma ve Türkiye’yi denkleme dahil etme çabası daha ağır basıyor [45:30].

Konu Karadeniz güvenliğine geldiğinde Özgöker, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin hayati önemine dikkat çekti. ABD’nin uzun süredir Montrö’yü değiştirmek ve Karadeniz’e daha rahat girebilmek istediğini vurgulayan Özgöker, mevcut konjonktürde Montrö’nün aslında Rusya’yı koruyan bir kalkan görevi gördüğünü ifade etti. ABD’nin Rusya’yı Karadeniz’de boğmak istediğini, bu tür İHA/SİHA olaylarıyla “tehdit var” algısı oluşturarak Türkiye’yi Boğazları kapatmaya veya sözleşmeyi esnetmeye zorlayabileceğini belirtti [50:41].

Programın bir diğer gündem maddesi olan Avustralya’daki terör saldırısı ve küresel terör olayları üzerine de konuşan Özgöker, bu olayların da bağımsız birer eylemden ziyade istihbarat örgütlerinin yönlendirmesiyle gerçekleşen mesajlar olabileceğine değindi. Özellikle Suriye ve Irak’taki gelişmeler bağlamında IŞİD (DEAŞ) tehdidinin yeniden hortlatılmasının, ABD “derin devletinin” bölgeden çekilmemek için uydurduğu bir bahane olduğunu öne sürdü. ABD’nin SDG/YPG’ye verdiği desteğin, terörle mücadeleden ziyade bölgede bir devletçik kurma hayaliyle ilgili olduğunu net bir dille eleştirdi [01:04:42].

Suriye’deki ABD varlığının ve SDG’ye yapılan silah yardımlarının asıl hedefinin “Büyük İsrail” veya “Büyük Kürdistan” projesi olduğunu belirten Özgöker, ABD’nin IŞİD bahanesiyle bölgedeki varlığını meşrulaştırmaya çalıştığını söyledi. Yıllardır SDG’ye verilen tank savar ve uçak savar gibi ağır silahların, elinde uçak veya tank olmayan IŞİD’e karşı kullanılmasının mantıksızlığına dikkat çekerek, bu silahların asıl hedefinin Türkiye ve bölge ülkeleri olduğunu ima etti [01:10:30].

Son olarak iç siyasete de kısaca değinen Özgöker, CHP’nin açıkladığı “Gölge Kabine” uygulamasını İngiltere’deki orijinal sistemiyle kıyaslayarak eleştirdi. Batı demokrasilerinde gölge kabinenin, iktidarın icraatlarını alanında uzman kişilerle denetlemek ve “doğrusu budur” demek için kurulduğunu, ancak Türkiye’deki uygulamanın daha çok siyasi bir pozisyon alma çabası gibi göründüğünü belirtti. Özgöker’in analizleri, hem sınırımızda hem de küresel ölçekte yaşanan olayların tesadüf olmadığını, birbiriyle bağlantılı derin stratejilerin ürünü olduğunu bir kez daha ortaya koydu [01:28:18].