Programda ABD’nin Venezuela’ya karşı sertleşen tutumu, Trump’ın “karadan da vururum” söylemi ve Latin Amerika’daki artan gerilim ele alınmıştır. Prof. Dr. Uğur Özgöker, Washington yönetiminin Venezuela üzerindeki baskısının enerji kaynaklarıyla doğrudan ilişkili olduğunu vurgulamıştır. Venezuela’nın dünyanın en büyük petrol rezervlerinden birine sahip olduğunu hatırlatarak, ABD’nin bu ülkeye yönelik ilgisinin demokratik gerekçelerden çok enerji güvenliği ve ekonomik kontrol motivasyonuyla açıklanabileceğini ifade etmiştir.
Özgöker’e göre, ABD’nin Venezuela’yı hedef almasının ardında sadece ekonomik sebepler değil, Çin ve Rusya’nın Latin Amerika’daki artan etkisini dengeleme isteği de yatmaktadır. Özellikle Çin’in yatırım politikaları ve Rusya’nın askeri danışmanlık faaliyetlerinin Washington’da ciddi rahatsızlık yarattığını belirtmiştir. Bu çerçevede Trump’ın saldırgan söylemlerinin, Amerikan kamuoyunu yeniden “ulusal güvenlik” etrafında birleştirme amacı taşıdığını dile getirmiştir.
Prof. Dr. Özgöker, bu gelişmeleri yeni bir Monroe Doktrini’nin yeniden canlandırılması olarak değerlendirmiştir. ABD’nin Latin Amerika’yı hâlâ “arka bahçesi” olarak görmeye devam ettiğini, Venezuela üzerinden bölgeye yeniden hâkimiyet kurmak istediğini söylemiştir. Ancak bu yaklaşımın, 21. yüzyılın çok kutuplu dünyasında sürdürülebilir olmadığını, Çin ve Rusya’nın karşı hamleleriyle yeni bir küresel kriz ihtimalini artırdığını vurgulamıştır.
Türkiye açısından bakıldığında, Özgöker bu tür gelişmelerin Ankara’nın enerji diplomasisi ve dış politika dengeleri için önemli sonuçlar doğurabileceğini belirtmiştir. Türkiye’nin Venezuela ile geliştirdiği ekonomik ilişkilerin korunması gerektiğini, bunun hem alternatif enerji tedariki hem de bağımsız dış politika perspektifi açısından stratejik değer taşıdığını ifade etmiştir.
Özgöker ayrıca, ABD’nin “demokrasi ve insan hakları” söylemini dış müdahalelerin gerekçesi hâline getirmesini eleştirmiştir. Bu söylemlerin çoğu zaman jeopolitik çıkar maskesi altında kullanıldığını, gerçek hedefin ekonomik kaynakları denetim altına almak olduğunu savunmuştur. Latin Amerika’da son yıllarda ABD karşıtı duyguların yükselmesinin de bu ikiyüzlülüğün sonucu olduğunu dile getirmiştir.
Sonuç olarak, Prof. Dr. Uğur Özgöker, Venezuela–ABD geriliminin küresel enerji savaşlarının yeni cephesi hâline geldiğini ve bu durumun önümüzdeki dönemde jeoekonomik rekabetin askeri boyut kazanmasına neden olabileceğini ifade etmiştir. Türkiye’nin bu gelişmeleri tarafsız ama dikkatli bir diplomasiyle izlemesi gerektiğini vurgulamıştır.
