Programda İsrail’in son dönemde yaptığı askeri hazırlıklar, Gazze’deki saldırıların kapsamı ve bölgesel savaş ihtimali ele alınmıştır. Prof. Dr. Uğur Özgöker, İsrail’in askeri stratejisinin artık yalnızca Hamas veya Gazze’ye değil, bölgesel bir cepheleşmeye dönüştüğünü vurgulamıştır. Ona göre Tel Aviv yönetimi, İran’la doğrudan bir çatışma ihtimalini gerekçe göstererek hem ABD’nin desteğini tazelemeye hem de Arap ülkelerini psikolojik baskı altına almaya çalışmaktadır.
Özgöker, İsrail’in Gazze operasyonlarını “savunma değil yayılma politikası” olarak nitelendirmiş, bu durumun uluslararası hukuk açısından ciddi ihlaller içerdiğini belirtmiştir. Filistin halkının hedef alınmasının yalnızca bir güvenlik politikası değil, aynı zamanda ideolojik bir “Büyük İsrail” projesinin yansıması olduğunu söylemiştir.
Ayrıca, ABD’nin Orta Doğu’daki varlığının giderek sorgulanmaya başladığını, Washington’un seçim sürecine girdiği bir dönemde İsrail’e verdiği koşulsuz desteğin küresel meşruiyetini zedelediğini ifade etmiştir. Avrupa ülkelerinin de bu süreçte sessiz kaldığını, ancak kamuoylarında İsrail karşıtı protestoların arttığını vurgulamıştır.
Özgöker, Türkiye’nin bu süreçte izlediği diplomatik tutumun barış diplomasisi açısından örnek teşkil ettiğini, ancak aynı zamanda ulusal güvenlik açısından da dikkatle yürütülmesi gerektiğini belirtmiştir. Türkiye’nin hem Filistin’in yanında durduğunu hem de bölgesel bir savaşa sürüklenmemek için stratejik denge politikası izlediğini açıklamıştır.
Son olarak, bölgedeki gerginliğin yalnızca askeri düzlemde değil, enerji ve ticaret yolları üzerinden de sürdüğünü ifade eden Özgöker, İsrail’in Doğu Akdeniz’deki enerji planlarının Türkiye’siz sürdürülemeyeceğini vurgulamıştır. Bu nedenle Türkiye’nin diplomatik inisiyatifini korumasının, sadece siyasi değil ekonomik anlamda da belirleyici olacağını belirtmiştir.
