Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Libya-Türkiye Antlaşması, Mısır-Yunanistan Antlaşması, KKTC seçimleri ve daha birçok soruyu alanında uzman, akademik camiada üstadımız, bürokratlık yapmış ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne üst düzey hizmetleri olan Saygıdeğer Rektör Prof. Dr. Uğur ÖZGÖKER Hocamız ile Yörünge Dergisi yazarı olarak (Öğr. Gör. Güney Ferhat BATI) mülakatımız oldu. Samimiyetimle belirtmeliyim ki bu mülakatta çarpıcı analizler okuyacaksınız. Saygılarımızla.

Öğr. Gör. Güney Ferhat Batı: Saygıdeğer Rektör Prof. Dr. Uğur ÖZGÖKER, Kıbrıs’ta saygın ve köklü bir aile geleneğinden gelen biri olarak Kıbrıs neden jeopolitik ve jeostratejiktir?

Prof. Dr. Uğur ÖZGÖKER: Jeostratejik önemi haritaya bakınca hemen bariz bir şekilde görülüyor. Dünyada en çok kullanılan enerji kaynakları olan petrol ve doğalgaz rezervlerinin bulunduğu Orta-Doğu ve Doğu-Akdeniz’ de “Sabit bir Uçak Gemisi” konumundadır. Orta-Doğu ve Kuzey Afrika’ya yapılacak her türlü askeri operasyonların karargâh’ı olacak bir coğrafi konumdadır. Jeopolitik olarak da 3 semavi dinin çıkış noktası, medeniyet tarihinde ilk yazının bulunduğu ve kullanıldığı, ilk yazılı barış antlaşmalarının yapıldığı, ilk tekerleğin icat edildiği, ilk güneş saati ve takvimin kullanıldığı, ilk alfabenin kullanıldığı ilk devlet organizasyonun kurulduğu ilk siyasal iktidarların oluşturulduğu, bugünkü Dünyamız siyasi siteminin temelini oluşturan eski Mısır, Sümer, Babil, Mezopotamya, eski İsrail uygarlıklarına ev sahipliği yapan bölge günümüzde “Medeniyetler Çatışması” denilen dinler ve inançlar arasındaki çatışmaların kaynağı Musevilik, Hıristiyanlık ve İslamiyet’in bütün kutsal mekânlarını ve mabetlerini barındırdığı için Politik olarak tarih boyunca Dünyanın en önemli bölgesi olmuştur ve olmaya devam edecektir.

Öğr. Gör. Güney Ferhat BATI: KKTC’nin AB tarafından dışlanması ve tanınmamasının altında yatan nedenler?

Prof. Dr. Uğur ÖZGÖKER: AB Avrupa’nın en önemli siyasi figürlerinden olan ve AB Anayasasını hazırlayan Avrupa Komisyonun Başkanlığını da yapmış olan eski Fransız Cumhurbaşkanı Valery GiscardD’estaing’in bizzat kendi ağzından ifade ettiği gibi bir “Hıristiyan Kulübü”dür. Ve Avrupalılara göre AB Judao-Hıristiyan yani Yahudi-Hıristiyan kültürel değerleri üzerine inşa edilmiştir. Dolayısıyla AB karar alıcıları ve Avrupa Halkları AB içinde Müslüman bir Devlet görmek istemiyorlar. Bosna-Hersek’in de nüfusunun sadece Müslümanlardan oluştuğu bağımsız ve egemen bir devlet olmasına izin vermediler. Yönetimi Müslüman Boşnaklar-Katolik Hıristiyan Hırvatlar ve Ortodoks Hıristiyan Sırplardan oluşan, Müslümanların azınlıkta olduğu bir Bosna-Hersek Federasyonu kurdurdular. Çoğunluğu Müslümanlardan oluşan bir KKTC’yi de tanımayıp, dışlıyorlar ve Kıbrıslı Müslüman Türklerin Müslüman egemen ve bağımsız Devletlerini lağvedip, çoğunluğu Hıristiyanların oluşturduğu “sahte” Kıbrıs Cumhuriyeti içinde azınlık statüsünde “Sözde” birer Avrupa Vatandaşı konumuna getirmek istiyorlar.

Öğr. Gör. Güney Ferhat BATI: KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Sayın Rauf Denktaş’ın zamanında Siyasi Danışmanlığını yaptınız, Denktaş’ın Kıbrıs tasavvuru neydi, mirasına sahip çıkıldı mı?

Prof. Dr. Uğur ÖZGÖKER: Kurucu Cumhurbaşkanımız Denktaş’ın tek düşüncesi Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi altında ve Türkiye ile çok sıkı askeri, ekonomik, siyasi, ticari, kültürel ve sosyal ilişkileri olan “Bağımsız” ve “Egemen” bir Kıbrıs Türk Devleti kurmak ve yaşatmaktı.  Kurduğu bu devlete coğrafyadan da kavramlar katarak KKTC (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti) adını koydu. Ancak maalesef Kıbrıs’taki bazı sol ve Rumcu kesimler, Kurucu Cumhurbaşkanımızın bu mirasını reddederek Rumların esaretinde yaşayacağımız Kıbrıslı Türklerin yönetimde hiçbir söz haklarının olmayacağı modern köle statüsünde sözde Kıbrıs Cumhuriyeti adını taşıyan sahte devletin azınlık vatandaşları (!!!) haline getirmek için sözde müzakereler yürütüyorlar. Ama gerek Türkiye gerek Kıbrıslı Milliyetçi ve vatansever Türkler, satılmış Rumcuların bu reddi miras oyunlarını bozacak ve KKTC sonsuza kadar egemen bir devlet olarak yaşayacaktır.

Öğr. Gör. Güney Ferhat BATI: Doğu Akdeniz’de küresel aktörler ve uluslararası sermaye savaşı var, KKTC veyahut Kıbrıs Adası bunun neresindedir?

Prof. Dr. Uğur ÖZGÖKER: Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) bir ara Dünya kara para aklama cennetiydi. Özellikle 50 milyar dolar Rus oligarklarının Sovyetlerin kamu mallarına bedava el koymalarından elde ettikleri kara servetlerine, 2.5 milyar dolar Sırbistan’ın Bosnalıların gasp edilen malları ve silah kaçakçılığından elde ettikleri yasa dışı servetlerine ve İran devletinin aslında devlet memurları olan İran vatandaşları üzerinden uluslararası ambargoları delerek transfer ettikleri ABD ve AB’ye göre uluslararası hukuka aykırı elde ettiği 20 milyar doları muhafaza ediyor, bu kara paraları aklıyor ve işletiyordu. Ancak, 2008 Dünya Ekonomik Krizi (ABD kaynaklı Mortgage krizi) nedeniyle bütün Dünya ve Avrupa ekonomileri gibi Rum Yönetimi ekonomisi de krize girip AB’den finansal destek istedi. Böylelikle AB bütçesinin %50’sine yakınını tek başına karşılayan Almanya, Rum Yönetimine baskı yaparak eğer AB’nin mali yardımını istiyorsan bu kara parayı AB toprağı olan Rum Yönetiminden çıkartılmasını zorunlu tutunca Rus-Sırp-Acem kara paranın büyük kısmı Kıbrıs’tan çekilmek zorunda kaldı. Ancak, bugün de Orta-Doğu’nun petro-dolarlarına coğrafi yakınlığı ve AB mevzuatına tabi olması nedeniyle garantili olması nedeniyle Arap Şeyhlerinin paraları ve merkezi Londra’da olan birçok Yahudi kökenli fonların mali kaynakları Kıbrıs adasında bulunmaktadır. Kıbrıs Orta-Doğu’da uluslararası sermayeye ev sahipliği yapmada İsviçre veya Lübnan’ın yerini almıştır.

Öğr. Gör. Güney Ferhat BATI: KKTC’de önümüzdeki aylar gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve siyasal partiler hakkında düşünceleriniz nelerdir?

Prof. Dr. Uğur ÖZGÖKER: Normalde Nisan ayında yapılması gereken Cumhurbaşkanlığı seçimleri Covid-19 dolayısıyla ertelenmiş ve 11 Ekimde yapılmasına karar verilmiştir. Seçimde benim dileğim Milliyetçi, vatansever, dünya ile ilişkileri iyi olan, ekonomi ve siyasetten iyi anlayan bir kişinin KKTC Cumhurbaşkanı seçilmesidir. KKTC, Türkiye gibi Başkanlık sistemi ile değil de Parlamenter sistemle yönetilen bir ülke olduğu için Cumhurbaşkanlığı makamı daha çok protokoller ve diplomatik bir mevkidir. Asıl siyasi ve ekonomik kararlar ile bürokratik atamalar Başbakanın başkanlığındaki Bakanlar Kurulunca alınmakta ve icra edilmektedir. Dolayısıyla iktidardaki (Ulusal Birlik Partisi) UBP’nin adayının Cumhurbaşkanı seçilmesi hem demokrasi ilkeleri ile bağdaşır, hem de devlet kuran, vatansever bir parti olması nedeniyle UBP adayının Cumhurbaşkanı seçilmesi hem Kıbrıslı Türklerin hem de Türkiye’nin menfaatinedir. Ancak KKTC parlamenter sistem olduğu ve Cumhurbaşkanlığı mevkii sembolik olduğu için UBP Cumhurbaşkanlığı’na Genel Başkan ve Başbakan Ersin Tatar’ı değil eski Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu veya Meclis Başkan Vekili Zorlu Töre’yi aday göstermelidir. Ersin Tatar UBP’nin Genel Başkanlığı’na ve her türlü icraattan sorumlu ve tek yetkili olarak Başbakanlığa devam etmelidir. Hem kendisi hem partisi hem de KKTC için en hayırlı karar bu olacaktır.

Öğr. Gör. Güney Ferhat BATI: KKTC’de kapalı Maraş’ın açılması gerek Kıbrıs adasına gerekse Türkiye’ye yansımaları ve katkıları neler olur?

Prof. Dr. Uğur ÖZGÖKER: 1974’ten önce Türkiye’nin tamamından fazla yatak kapasitesine sahip turistik bir bölge olan ve Sofia Loren, Brigitte Bardot gibi dünyaca ünlü yıldızların evleri,  İngiliz Kraliyet ailesinin oteli, dünyanın ilk 7 yıldızlı oteli bulunan ve Lübnan’da 1975-1990 arasında süren iç savaş sonrası Beyrut’tan kaçan bütün uluslararası eğlence şirketleri zincirleri ile turizm ve finans sektörünün merkezi durumuna gelen Maraş (Varoşşa) yani Mağusa’nın varoş bölgesi Kıbrıs Barış Harekatından beri pazarlık maksadıyla BM gözetiminde iskana kapalıydı. Şimdi KKTC Hükümeti ‘’benim ısrarlı tekliflerim ve raporlarımın da’’ etkisiyle Kapalı Maraş bölgesini iskâna açmaya karar verdi. Maraş uluslararası kullanıma açılınca önce Türkiye Cumhuriyeti işgalci yaftasından kurtulacak ve Lordros gibi zengin Rumların milyarlarca dolarlık tazminat taleplerinden kurtulacaktır. KKTC ekonomisi de yıllık GSMH’sını;  yabancı sermaye, yerli ve uluslararası yatırımlar, başta petro-dolar zengini Orta-Doğu’lu Arap ülkeleri ve İsrail vatandaşları ile İran, Rusya ve Avrupalılar için gazino-eğlence-sağlık turizmi ve deniz ve güneş turizmi için cazibe merkezi olmasıyla en az 2 katına çıkartacağı yani Kıbrıslı Türklerin 2 kat zenginleşeceği ve yeni yatırımlar sonucu çok sayıda nitelikli veya niteliksiz personel  ihtiyacı ortaya çıkacağı için KKTC’nin istihdam sorununu da büyük ölçüde çözecektir.

Öğr. Gör. Güney Ferhat BATI: Libya ile Türkiye arasında yapılan MEB antlaşmasının geleceği ne olur?

Prof. Dr. Uğur ÖZGÖKER: Gelecekte KKTC’ de bu anlaşmaya taraf olabilir. Böylece hem KKTC’nin uluslararası tanınırlığı pekiştirilir, hem de Kıbrıs adasının batısında Girit tarafında sismik araştırmalarla tespit edilen fakat henüz sondaj yapılarak çıkartılmaya başlanmayan zengin petrol rezervleri üzerinde hem Türkiye’nin hem de Kıbrıslı Türklerin hakları uluslararası tescil olur.

Öğr. Gör. Güney Ferhat BATI: Mısır ile Yunanistan arasında imzalanan Doğu Akdeniz yetki alanlarını sınırlandırma antlaşması geçerliliği var mı ve mantığı nedir?

Prof. Dr. Uğur ÖZGÖKER: Uluslararası İlişkiler ve Uluslararası Hukuka göre hiçbir geçerliliği yoktur. Çünkü Mısır’la Yunanistan denizden komşu değildirler. Arada Türkiye, Libya ve KKTC’nin ‘Kara Sular’ı vardır. Dolayısıyla Mısır’la Yunanistan’ın ortak, bitişik ya da çakışan deniz yetki alanları olmadığı için Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması da mevzu bahis olamaz. Bu tamamen hayali, ölü doğmuş, kâğıt üzerinde kalmaya mahkûm, icra kabiliyeti olmayan bir antlaşmadır.

Öğr. Gör. Güney Ferhat BATI: Uzun yıllar Milli Savunma Üniversitesi’nde (Harp Akademilerinde) dersler verdiniz/veriyorsunuz TSK’nın KKTC’ye bakış açısı nedir ve Türk Mukavemet Teşkilatı elzemiydi, neden?

Prof. Dr. Uğur ÖZGÖKER: TMT elzemdi. Eğer Kıbrıslı Türkler Türk Mukavemet Teşkilatı sayesinde örgütlenmeseler ve silahlanmasalardı Rumlar bütün Kıbrıslı Türkleri katlederdi. TMT hem Kıbrıslı Türkleri siyasi olarak örgütlemiş, hem askeri ve doktiriner olarak eğitmiş hem de silahlandırmıştır. TMT 1963-1974 döneminde Kıbrıslı Türklerin Rumlar tarafından topyekûn imhasını önlediği gibi 1974 Mutlu Barış Harekâtının lojistik ve istihbaratının alt yapısını oluşturmuştur. Ve Rumların on yıllardır kayaları oyarak oluşturdukları askeri mevzi ve müstahkem mevkileri kahraman TSK’nın 3 gün gibi kısa bir sürede imha ederek zaferi kazanmamıza hayati bir katkısı olmuştur. TSK her zaman Kara-Deniz-Hava-Jandarma Komutanlıkları olarak topyekûn KKTC’nin bağımsız ve egemen bir devlet olarak varlığını sürdürmesini desteklemiştir. Gelecekte de desteklemeye devam edecektir.

Öğr. Gör. Güney Ferhat BATI: Ve son sorumuz olarak bundan sonra Türkiye Cumhuriyeti Devleti hem KKTC özelinde hem de Doğu Akdeniz genelinde ne gibi stratejiler geliştirmelidir.

Prof. Dr. Uğur ÖZGÖKER: KKTC ile Türkiye’nin egemenlik hakları saklı kalmak ve iç işlerinde tamamen bağımsız olmaları şartıyla bir “KONFEDERASYON” oluşturması gerekmektedir. Bu stratejinin; Beyrut limanında amonyum nitrat patlaması, İsrail’in Doğu Kudüs ve Golan tepelerini ilhak etme kararı, Libya, Yemen ve Suriye’ deki iç savaşların uluslararası boyutlara sıçraması Kıbrıs’ın doğusunda zengin doğalgaz, batısında ise petrol kaynaklarının bulunması gibi Doğu Akdeniz’ de çok hızlı ve tehlikeli gelişmeler olmaktayken vakit kaybetmeden Kapalı Maraş’ın açılımıyla eşzamanlı olarak derhal uygulamaya sokulması gerekmektedir.

 

https://www.yorungedergi.com/2020/08/prof-dr-ugur-ozgoker-turkiye-ile-kktc-konfederasyon-olusturmalidir/